Elazığ Halk Oyunları
TÜRK HALK OYUNLARINA GENEL BAKIŞ
Milletlerin karakteristik özelliklerini yansıtan en önemli yapı taşı o milletin folklorudur.
Sözlük anlamı olarak folklor "bir ülkede yaşayan halkın kültür ürünlerini, törelerini, törenlerini. geleneklerini, İnançlarını, müziğini, oyunlarını, sanatını, halk hekimliğini.vb inceleyerek bunların birbirleriyle ilişkilerini belirten, kaynak, evrim, değişim, etkileşim gibi sorunlarını çözmeye, sonuç, kural, kuram ve yasaları bulmaya yarayan bilim dalıdır.
Doğumdan ölüme kadar bütün törenler, folklorun kaynağını teşkil eder. Kısaca folklor; halkın hayatının ve kültürünün ilmidir.
Halk müziği ve halk oyunları da folklorun konusu olarak toplumsal hayatın başlangıcından bu yana insanlar arasında yakınlaşmanın, birbirlerini tanımalarının ve kaynaşmalarının vasıtaları olarak işlev görmüşlerdir.
Bu durum da Türk halk oyunları içerisinde farklı tür ve formların oluşmasına neden olmuştur.
Ancak biz Türk halk oyunlarını incelediğimizde bazı oyun gruplarının varlığını görürüz. Buna göre Türk Halk Oyunları için kısaca şu gruplandırmayı yapmak mümkündür.
1. HALAYLAR (HALAY OYUNLARI)
Anadolu'nun çeşitli yörelerinde “alay, aley, halay, haley.”gibi söyleyişleri olan '"halay'' kelimesi ; "kalabalık insan topluluğu "anlamına gelen "alay" sözcüğünden ortaya çıkmıştır. Bu kelimeler, birlik beraberlik, yardımlaşma anlamlarına geldiği gibi toplu hareket anlamına ya da devamlılık, süreklilik anlamına da gelmektedir.
Halaylar ya da halay oyunları; genellikle Orta Anadolu, Doğu ve Güneydoğu Anadolu, bölgelerinde toplu olarak oynanan en az üç kişiden başlayıp genişleyebilen,toplu olarak düz dizi bir şekilde el ele tutuşarak ya da halka teşkil ederek kadın erkek ayrı ayrı oynanabildiği gibi karma olarak da oynanabilen, kendine özgü ritimleri bulunan, figürlerinin büyük çoğunluğu ayak hareketlerinden oluşan halk oyunlarının genel adıdır. Oyunların kaynağı, törenlerdeki konu taklittir.
Halaylarda ekibin yöneticisi en baştaki oyucundur. "Ekipbaşı, halaybaşı, kolbaşı" gibi adlar alan bu oyuncuya ekibin sonunda bulunan ''ekip sonu, halay sonu, poçik, kuyruk” gibi adlar alan "oyuncu eşlik eder. Ekip başının, yanındaki oyuncuya "koltuk" diğer oyunculara ise "kelle” adı verilir.
Halaylarda ritmik özellik; genelde iki ve dört zamanlıdır. Ancak bunların üçerli şekilleri olan altı ve on iki zamanlı usuller, beş, yedi, dokuz gibi birleşik usuller ile on zamanlı usuller de sıkça görülmektedir.
B, ELÂZIĞ YÖRESİ HALK OYUNLARINA GENEL BAKIŞ
Elâzığ yöresi halk oyunlarının, oyun grupları içinde "Halay" grubunda ele almak gerekir.
Elâzığ yöresi halk oyunları "Halay" grubu içerisinde diğer yörelere göre farklılık gösterir, Oyun melodisi ve ritmik yapı bakımından diğer illere göre daha ağır ve estetik olduğu göze çarpar. Az miktarda çok hareketli oyunlar da vardır.
Elâzığ yöresi halk oyunlarını İncelediğimizde müziklerinin zengin ezgi yapısının yanında, oyun figürlerinde de bir zenginliğe sahip olduğunu ve her oyun figürüne karşılık müzik formunun da bulunduğunu, çoğu oyunların da müzik-oyun formu bütünlüğünün korunduğunu görürüz. "Delilo, Büyük Ceviz. Avreş, Güvercin, vb.
B.l. ELAZIĞ YÖRESİ HALK OYUNLARİ
Elâzığ ve yöresinde yapılan araştırmalar ve incelemeler neticesi 80'e yakın oyunun olduğu anlaşılmıştır.
Elâzığ'da bugün için bilinen ve oynanan oyunları şöyle sıralayabiliriz.
Geleneksel Seyirlik Halk Oyunları
Çayda Çıra Oyunu
Tüm dünyada “Mumlu Dans” olarak bilinen Çayda Çıra Elazığ'ın başta gelen orijinal bir oyunudur . Bu oyun düğünlerde kına gecelerinde ve belli başlı eğlencelerde mutlaka oynanır. Oyunu kadın erkek birlikte veya ayrı ayrı oynarlar. Her iki elde tutulan tabaklar içinde kına ve çamura dikilmiş yanan mumlarla oynanan kıvrak ve neşeli bir oyundur. Oyun sürekli olarak kendi melodisi ile oynanır. Bu oyunun melodisiyle başka bir oyun oynanmadığı gibi, bu oyun başka bir melodi ile de oynanmaz. Bu oyunda oyuncular ellerindeki mum dikili tabakları davetlilere ve seyircilere vermek suretiyle onları oyuna davet ederler. Bu nazik davetle kişi hem onure edilmiş olur, hem de oyunu bilmiyorsa öğrenmesine vesile olunur.
Oyunla ilgili yörede birkaç efsane anlatılmaktadır:
Orta Asya'dan göçler sırasında bir Türk boyu, Harput yöresine gelerek yerleşir. Boy beyinin oğlu Harput sakinlerinden başka bir boy beyinin kızına aşık olur. Birbirlerine yabancıdırlar. İki kabilenin toprakları arasından bir dere akmaktadır. Aşıklar geceleri, çıra (meşale) ile birbirlerine sevgilerini anlatmaya çalışır ve gizliden gizliye buluşurlar. Derken görücüler gönderilir ve kız istenir, iki boy arasında dostluk kurulması amacıyla kız verilir. Düğün hazırlıkları yapılır. Kırk gün, kırk gece düğün yapılarak yenilip içilir. Düğün alayı gelini alıp dönerken, atı ürken gelin derenin coşkun sularına düşerek kaybolur. Bütün aramalara rağmen gelini bulamazlar. Zavallı damat adayı, aramaya gece gündüz devam eder ve ararken ağıtlar yakar.
Elazığ'da bir çayın kıyısına Oğuz boylarından birer aşiret yerleşmiş; bu aşiretlerden iki genç birbirlerini sevmişler. Kız geceleri ışık yakarak oğlana haber verir oğlanda bu ışığı takip edip suda yüzerek gelir, kızla buluşurmuş. Bu gizli buluşmayı kızın babası fark eder ve bir gece kızın yaktığı ışığı söndürür. Suyun tam ortasında kalan genç, bir türlü yolunu bulamaz ve sulara gömülerek boğulur. Bir müddet sonra çıranın söndürüldüğünü gören kız, oğlanın kıyıya çıkmadığını anlayınca, o da kendisini sulara atar. Suyun iki yanında da köylüler meşaleler yakarak suda kaybolanları arar ama bir türlü bulamazlar. Bu hazin hikayenin sonunda "Çayda Çıra" oyunu doğar.
Uluova'yı ortadan ikiye ayıran Harınget Çayı'nın kıyısında bir köyde, köyün ileri gelenlerinden biri oğlunu evlendirir. Düğün dernek kurulur, günlerce şenlik yapılır, çalgı çalınır, yemekler yenilir. Düğünün son gecesine kadar her şey yolunda gitmektedir. Hayat gayet güzel ve mehtap vardır. Ancak birden ay tutulur. Ay tutulması hayra yorulmaz; davetliler bunu uğursuzluk sayarlar, düğünün neşesi kaçar, davetliler tedirgin olurlar. Bu arada damadın annesi Pembe Ana, bu duruma çok üzülür. Ani bir hareketle ortaya atılarak ne kadar mum varsa toplatılıp tabaklara dizer, oradaki insanların ellerine tutuşturur, kendisi de başına geçerek oynamaya başlar. Zifiri karanlıkta her yer birden aydınlanır. Mumların akisleri suya yansır, çalgıcılar bu hareketlere uygun ritimlerle müzik çalmaya, davetliler de coşarak eğlenmeye başlarlar.
Halay Oyunu
Halay; birlik beraberlik yardımlaşma gibi toplu hareket alaydan gelen insan topluluğu ya da devamlılık, süreklilik anlamlarına gelmektedir
Halay bir defada halay olarak çıkmamıştır. Her devirde duyarak oynanan kişi, figürle donatmıştır.
Yörede bu oyuna Harput Halayı'da denilmektedir. Bu oyun hem yaşlılar tarafından hem de gençler tarafından zevkle oynanır. Beş kişiden az oyuncuyla oynandığında karakteri bozulur . Melodilerinin zengin ve oldukça ritmik olmasından dolayı gırnatanın dışında diğer sazlarla icrası oldukça zordur. Oyuncu dizisinde başta bulunana "halay başı" veya "ekipbaşı", söndakine "poçik" adı verilir. Her iki baştaki oyuncunun elinde bir mendil bulunur. Mendil sallamanın özel bir önemi vardır . Oynayanlara ve izleyenlere büyük bir zevk ve ahenk vermektedir. Halayda yedili sekme ana figürdür. Aynı figür Avreş, Fatmalı, Keçike gibi oyunlarda da vardır.
Oyunda eller aşağıda geride önden görülmeyecek şekilde kenetlenmiş olup, omuzlar bitişiktir.
Avreş Oyunu
Oyunun Elazığ dışında başka yerlerde oynandığına rastlanmamıştır. - Yörede "Berber Yaşar Oyunu" olarak da adlandırılmaktadır. Oyunun orjini Harput'tur. Yöremizde asker sevkinin çok olması nedeniyle oyuna askeri hareketler figür olarak girmiştir. Oldukça sert bir oyundur. Bir erkek oyunu olan avreşte oyuncuların dizilişleri halayda olduğu gibidir.
Keçike Oyunu
Oyun yörede "köçekçe" olarak da isimlendirilmektedir. Harput orjinli bu oyun, kızlı erkekli oynanmaktadır. Diğer köçekçelere benzer bir yanı yoktur. Hareketli kıvrak bir oyundur. Oyun en az iki erkek, iki kızla oynanır.
Çepik Oyunu
En az iki kişi ile oynanan çok hareketli ve sert bir erkek oyunudur. İsminden de anlaşıldığı gibi oyunun esası kişilerin karşılıklı ellerini birbirlerine vurmalarına dayanır.
Temirağa Oyunu
Yörede "Temür Ağa" oyunu olarak da bilinen bu oyun en az iki kişi tarafından oynanır. Oldukça ritmik bir oyundur. Oyuncular kollarını birbirinin omuzlarına atmak suretiyle tutunurlar. Oynandığı esnada türküsü de söylenir.
Bu oyun yörede "üç ayak üstü oyunu" olarak da isimlendirilir. Oyun en az iki kişiyle oynanır. Kadın - erkek birlikte de oynarlar. Diziliş şekli düz çizgi halinde olup eller parmaklardan tutulur. Oyundan önce oyuncular türküsünü söylerler.
Delilo
Bu oyun Harput orjinlidir. En az iki kişi tarafından oynanır. Ancak, erkekli kadınlı da oynanmaktadır. Oyunun başında bir çizgi halinde duran oyuncular küçük parmaklarıyla tutuştukları kollarını aşağıda tutarlar. Oyun esnasında ritme uygun olarak parmaklar omuz hizasına gelecek şekilde kaldırılır. Oyun figürlerini teşkil eden hareketler daha çok el ve ayaklarda toplanır. Oyunun türküsü vardır. Türkü, sazlarla birlikte oyuna başlarken söylenir. Türkünün bitiminden sonra figürler başlar.
Büyük Ceviz Oyunu
Elazığ yöresi orijinli olan bu oyunun başka bir adı yoktur. Hareketli olan bu oyun genellikle kızlı erkekli oynanır. Çizgi halinde duran oyuncular küçük parmaklarıyla tutuşarak oyunu icra ederler. Türkü söylenirken hareketler hafif, türküsüz bölümlerde ise hareketler ritmiktir.
Tamzara
Orjini Harput olan bu oyun, Elazığ dışında bazı illerde "Tanzara" adıyla değişik figürlerle oynanır. Oyun başlangıcında oyuncular türküsünü söyler. En az iki kişi ile oynanır. Kadınlı erkekli de oynanmaktadır. Oyuncular birbirinin küçük parmaklarını tutmak suretiyle oynarlar. Oyundaki hareketler vücudun baş, el ve ayaklara yüklenmektedir. Tatlı sert bir oyundur.
Fatmalı Oyunu
Oyunun orijini Harput'tur. Yurt sathına yayılmış çok yaygın bir oyundur. Bu oyunun "Fatma" ile "Nuri" adlı iki gencin aşklarından doğduğu söylenmektedir. Oyun kızlı-erkekli gruplar halinde oynanır. Eller omuzlardan tutulup daire çizilerek oynanır. Figürleri yedili sekme üzerine kuruludur. Başlangıcında ritmi oldukça ağır olan bu oyun türkü eşliğinde oynanır. Türkü bittiğinde ritim hareketlenir.
Güvercin Oyunu
Harput'un çok eski zamanlarından kalma orijinal bir oyundur. Bu oyunu herkes kolay kolay oynayamaz. Bu oyun sadece Elazığ yöresinde oynanmaktadır. Oyun yörede 'Horum' veya 'Horun' olarak da bilinir. Oyun en az iki kişi ile oynandığı gibi, grup halinde de kızlı erkekli de oynanır. Oyun bir bölümde küçük parmaklarla tutuşarak diğer bölümde ise serbest oynanır. Oyuncular serbest bölümde kolları açık olarak bazen sırt sırta, bazen de kollar belde sağa sola sekerek oynarlar . Oyuncuların her birinin bir elinde beyaz bir elinde kırmızı mendil bulunur. Oyun figür ve melodi yönüyle oldukça zengindir. Oyundaki figürler güvercinin hareketleriyle özleşir. Hareketlerin yoğunluğu baş, omuz, kol, diz ve ayaklarda toplanmıştır. Türkülü bir oyunumuz olup, türkü oyunun başlangıcında oyuncular tarafından söylenir.
Şeve Kırma Oyunu
Harput orijinli bir kadın oyunudur. Erkekler nadir olarak oynarlar. Şeve, kadınların kollarına taktıkları renkli camdan yapılan bir bileziktir. Oyunu oynayan kadınların oyun heyecanıyla dirseklerini yere, sağa sola vurmalarından dolayı birbirlerine çarpan şevelerin kırılmalarından oyuna "Şeve Kırma" adı verilmiştir. Diğer taraftan, oyun genellikle "Isfehan" ve "O Yanı Pembe" türküleri söylenerek oynandığından yörede bu oyun "Isfehan oyunu" olarak da bilinir. Bu oyun yerde ve makatta (sedir) diz çökerek oynanır. Hareketlerin yoğunluğu baş boyun ve kollarda toplanmıştır.
Kılıç - Kalkan Oyunu
Yöremizde güveyi (damat) gezdirilirken iki kişi tarafından oynanan bir erkek oyunudur. Sağ elde dik durumda kılıç, sol elde kalkan tutulur. Oyun yöresel ismiyle bilinen "ezdireşim" melodisiyle başlayıp, "köroğlu" melodisiyle devam eder. Oyunu oynayanların birbirlerine kuvvet ve güç gösterip, üstünlük sağlamaları esasına dayanan sert ve tehlikeli bir oyundur.
Elazığ Çiftetellisi
Yöremizde hem kadınları hem de erkeklerin serbest figürlerle oynadıkları çok yaygın bir oyundur. Çiftetelli türküsü ile söylenerek oynanan bu oyunun melodileri yöremize hastır.
Ağırlama (Ağır Halay Oyunu)
Oyun Harput'ta derlenmiştir. Yörede "Ağır Halay Oyunu" olarak da isimlendirilmektedir. En az iki kişi tarafından oynanan bir erkek oyunudur. Oldukça zarif ve yorucu bir oyundur. Oyuna başlarken aşağıda serçe parmakla tutturulan eller, müzikle dirseklerden yapışık durumda omuz hizasına kadar kaldırılır. Sağ ve sol baştakilerin ellerinde mendil bulunur. Oyundaki figürler kol ve ayaklarda toplanmaktadır.
Oyun arasında coşku katmak maksadıyla oyuncular bazı yörelerde "suda balık yan gider'" türküsünü, bazı yörelerde de "bir oda yaptırdım" türküsünü söylerler.
Çikçiko Oyunu
Genç kızlar tarafından oynanır. Oynayacak kızlar ayağa kalkarlar. Karşılıklı döndükten sonra dizlerinin üstüne çömelirler. Hem türküsünü söyler hem de, ayağa kalkmaksızın çift ayak da çömeldikleri yerden saksağan gibi üç defa zıplıyarak yer değiştirir durur ve el çalarak türkü söylemeğe devam ederler. Tekrar ayni hareketi yaparak oyuna devam ederler. Ayağa kalkan oyuncular kısa bir dönüşten sonra, tekrar çökerek aynı şekilde hareket ederler.
Gelin Oyunu (Gelin Ağlatma, Gelin Çıkarma Havası)
Harput'un eski bir oyunu olup oynanması oldukça zordur. Sadece kadınlar tarafından gelin geldiği gün veya ertesi Subaha Günü (yüz açımı günü) bir veya birkaç kadın tarafından oynanır. Türkülü bir oyundur.
Habudiyar Oyunu
Elazığ yöresinde oynanan bir oyundur. İki veya daha fazla kişi tarafından oynanır. Oyuncular sıra halinde, küçük parmaklarıyla tutuşup, kollarını yukarıda tutarak oynarlar.
Seyirlik Halk Oyunları
Seyirlik halk oyunları bir yönüyle tiyatro diğer yönüyle de edebiyat ve tarihi konularına yer vermekte olup, "Seyirlik Kent Oyunları" ve "Seyirlik Köylü Oyunları" olarak ikiye ayrılır. Kentlerdeki seyirlik oyunlara orta oyunları örnek verilebilir. Seyirlik Köylü Oyunları; (köy tiyatrosu) köylülerin uzun kış aylarında ve özellikle düğünlerde, bayramlarda eğlenmek ve vakit geçirmek için düzenleyip oynadıkları temsili oyunlardır. Belirli metinleri olmadan ve belirli günlerde köy çevrelerinde köylüler tarafından geleneksel birtakım tiyatro kurallarına uyularak yürütülen gösterilerdir. Oyuncuları (aktörleri) oyunculuğu meslek edinmiş kimseler değildirler, hatta zaman zaman seyircilerin oyuna katıldıkları görülmektedir.
Bıçak Oyunu (Elazığ Zeybeği)
Bu oyunun orjini Harput'tur. Yörede "Elazığ Zeybeği" ve "Sarı Zeybek" olarak da bilinir . Oyunun özünde iki erkeğin bir kız için sahte tavırlarla heyecan yaratan kavgaları anlatılmaktadır. Bu nedenle, oyun iki erkek birde ya kız veya kız kıyafetine sokulmuş diğer bir erkek tarafından oynanır. Erkekler her iki ellerinde tuttukları birer bıçakla oynarlar. Bu bıçaklarla ritme uygun figürler yaparlar. Bıçak aralardan geçer göğse doğru sallanır. Türküsü yoktur.
Kadın oyunları kısmında bahsedilen bıçak oyunun şekil bakımından aynısıdır. Ancak besteler arasında fark vardır.
Kadınlar tarafından oynanan oyunda üç kişi vardır. Erkeklerin oyununda 3, 4 ,5 kişi olabilir.
Leblebici Oyunu
Elazığ yöresi orijinli bir erkek oyunudur. Kadınlar tarafından da oynanmaktadır. Tek kişinin oynadığı bir oyun olmakla beraber, grup halinde de oynanır. Oynayanlar ellerindeki kalbur ile leblebi yapımını figürlerle anlatırlar. Türkülü bir oyundur. .
Sudan Geçirme Oyunu
Yörede "Çoban Oyunu" ve "Hallo Dayı" isimleri ile bilinir. Bu da temsili bir oyundur. İki bayan tarafından oynanır. Bayanlarda biri çoban kıyafeti giyer. Diğeri kendisini çaydan geçirmesi için çobana cilveler yapar. Oyunun esası bu cilvelerin figürlerle yansıtılmasına dayanır. Oyuncular çayı temsil eden bir yastığın iki tarafında karşılıklı dururlar.
Yastığın bir tarafında duran kız kendisini sudan geçirmesi için cilveler yaparak çobana yalvarır. Çoban onu sudan geçirmek istemez. Kız tekrar yalvararak çobanın kendisine yapacağı hizmete karşılık kaşını, gözünü, saçını, dişini, arzu ettiği nesi varsa hepsini bağışlamak ister. Çoban razı olmaz. Nihayet ince belini de vermek isteyince çoban razı olur. Çoban kızın belinden tutup yastıktan atlatarak kendi tarafına geçirir. Yastığın ortadan kaldırılması ile çoban ve kız rolünde olan iki kadın yan yana ve karşılıklı türkü söyleyerek oynarlar.
Sipahi Oyunu
Bu oyun genellikle kadınlar tarafından oynanan temsili bir oyundur. Bir kadın eline bir değnek sırtına da bir posteki alır, başına pusu sararak saçlarını yüzüne döker. Elindeki sopayı yere vura vura, yüzüne dökülen saçlarını da sağa sola savura savura toplantı yapılan odaya kapıdan girerek ağır ağır yürümeğe başlar. Odadaki seyirciler: "Küçük Sipahi, büyük sipahi!" diye şarkı söylemeye başlarlar.
Yazma Oyunu
Bir kadın odanın ortasında oturur. Diğer dört kadında oturanın etrafında halkalanıp, ayakta durarak, başının üstüne bir yazma gerer ve arkasından şu türküyü söylerler:
İşledim, işledim verdim şaraba, Şarap içenlerin hâli haraba. İşledim, işledim verdim rakıya, Rakı içenlerin dili şakıyal.
Bu sırada, dışarıdan birisi gelir, kapıyı vurur; içerdekiler: (Kimdir?) diye sorarlar. (Alacaklı geldi) diye, cevap verilir. İçeriye almak istemezler; fakat gelen zorla içeri girer, alacağını alamayınca, evvela alacağının beşte birine, karşılık olarak, ayakta duran kızlardan birincisini, sonra ikincisini daha sonra üçüncüsünü, ve en sonrada dördüncüsünü, rehin olarak alıp götürür. Fakat, bu rehineler alacağını karşılamadığı için, alacağının son 1/5 ine karşılık olarak da yazmasının altına saklanan kızı, tutsak eder ve götürüp esir pazarında satar.
Bu satılan kız, lâl'mış gibi, hiç konuşmaz, ancak kaş göz işaretiyle cevap verir. Borcunun tamamını almaya, vaad aldıktan sonra, dili çözülüp konuşmaya başlar, aldığı parayı borcuna yatırarak borçdan kurtulur ve kendisini sevip satın alanla evlenmeğe razı ve diğer rehin alınan kızları, esaretten kurtarır.
Arap Oyunu
Güldürü oyunudur. Bu oyun müzik de başkalaşır. Yüzünü is veya boya ile boyamış oyuncu, bacaklarını kırmak, sırtını kamburlaştırmak, gözlerini ve kaslarını oynatmak veya şaşı bakmak suretiyle, yüzünde mimikler oluşturarak oynar.
Deve Oyunu
Deve oyunu, çok defa düğünlerde geceleri yapıldığı gibi, bazı eğlence günlerinde de yapılır.
Uzun boylu iki genç arka arkaya bir metre mesafe ile ayakta dururlar. Sağ ve sol omuzlarına kalınca birer ağaç uzatılır. Bu ağaçlar baş ve arkadan diğer iki ince çıta ile birbirine kuvvetlice bağlanır. Bu ağaçların boş kalan orta kısmı tahtalarla kapatılır, tahtaların üzerine yumuşak minder veya yastıklardan bir deve hörgücü yapılır. Ayrıca, bir metre uzunluğunda kalın bir sırık ucuna çıngıraklı, püsküllü, yapma bir deve başı ve arkasına da bir deve kuyruğu takılır. Bu deve başlıklı sırığı önde yürüyecek olan delikanlı göksüne takar ve idare eder. Devenin boynu, hörgücü, ayakları ve her tarafı deve tüyünü andıran geniş bir kilim veya büyük bir örtü ile kapatıldığından içinde iki adam bulunduğunun kolay kolay kimse farkına varamaz; Hele çocuklar hiç anlıyamazlar.
Oyunculardan biri üzerine kadife cepken ve ipekli kumaştan şalvar-giymek ve başına da ipekli ve renkli kıraplar örtmek suretiyle güzel bir köylü kız kıyafetine sokulur.
Tasvir edilen bu kafile, uzaklardan oyun meydanına doğru yaklaşmakta., kızı takip eden aşıkıyla, kızın kardeşi birbirlerini düşman gibi süzerek yürümektedirler.
Önde davullar., zurnalar., devenin etrafı çoluk çocuk ve seyircilerle çevrilmiş olduğu halde muazzam bir alayla düğün evinin önüne veya düğün evine yakın bir meydana yavaş yavaş gelinir. Burada deveci, devesini bir kenara çekmek isterken bu kalabalığı gören deve huylanır, başı ile sağa ve sola hücum etmek ister ve homurdar, etraftakiler, bilhassa çocuklar çığlıklar kopararak kaçarlar. Köylü kızı, devenin üstünde pembe ipek baş örtüsü arasından bakışlarıyla kardeşini değil de daima aşıkını takip eder. Kardeşi bu halden çok sinirlidir. O sıra davullar sıraya gelmiş, olanca hızlarıyla Kalkan-Kılıç havasına geçmişlerdir.
Meydana evvel genç aşık çıkar, etrafı kalkanıyla selamlayarak bir dolaşır ve oyuna başlar, arada devenin yanına sokular devenin üstündeki sevgilisine bir şeyler söylemek ister gibi bir tavır takınır. Gencin bu hareketine son derece sinirlenen kardeşi kılıcını kalkanına vurarak meydana atılır ve gencin karşısına geçerek öyle bir kalkan kılıç kullanır ki, etraftakiler bu kılıç darbelerinin sesinden ürker, çekinir ve heyecan duymağa başlarlar. Bu iki delikanlı, bütün kuvvet ve enerjilerini sarf ederek ve davulların temposuna ayak uydurarak oynarlar.
Oyun, arada bir temposunu değiştirerek bazan sakinleşir, bazan şiddetlenir. Oyunda kardeşin mağlubiyeti mukadderdir.. Aşıkın kılıç darbeleriyle kollarının kuvveti kesilir ve yere yuvarlanır; Fakat, hasmın buna tahammülü yoktur, ne de olsa sevgilisinin kardeşidir. Kılıcı, kalkanı bir tarafa atarak hemen mağlup hasmını, mertçe yerden kaldırır ve kucaklar. Bu yüksek duyguyu gören kardeş dayanamaz, aşıkın boynuna atılır, kucak kucağa gelirler, sarılır, öpüşürler.. Sonra kardeş deveciye deveyi ortaya çek emrini verir, deve ortaya gelince, deveyi çökertir kız kardeşini devenin üzerinden aşağıya alır, koluna girerek götürüp aşıkının koluna verir.
Oyunlar başlar., bu oyunlar, epeyce de devam ettikten, sonra kız tekrar deveye bindirilir, bu defa da devenin
yularını aşıkı delikanlı çekerek bütün seyirciler de etraflarında olmak üzere davullar gümbürdeye gümbürdeye ve havaya silahlar atıla atıla meydandan çekilip giderler, oyun da sona erer.
Yüzük Oyunu
Yörede "Fincan Oyunu" olarak da isimlendirilir. Bir tepsinin içine 7-12 fincan konulur. Bu fincanlardan birinin altına yüzük saklanır, yüzük oynayacaklar iki kısım olurlar. Bir taraf, içinde yüzük saklı tepsiyi getirir, diğer tarafın önüne tutar.
Diğer taraftan birisi, (bu sizlik), (şu sizlik) diyerek birer birer fincanları kaldırmağa başlar. Hangi fincanın altında yüzük bulunursa fincan saklama sırası bulan tarafın olur.
Fincanları alan taraf, yüzüğü fincanlarda birinin altına saklar diğer taraf, fincanlardan ikisini kaldırır. Yüzük bu fincanların altında bulunursa, yüzük saklama bu defa da bulan tarafa geçer.
Bulunmazsa aramağa devam edilir.
Ancak, üçüncü fincanda yüzük bulunursa, arayan taraf aleyhine 12 sayı yazılır.
Bu şekilde fincan saklamağa ve aramağa devam edilir.
Oyun, yüz sayı alınıncaya kadar devam eder. Yüz sayıyı kazanan oyunu kazanmış olur.
Tarla bölme:
Utuzanlardan birisi yere uzatılır, utanlardan iki kişi karşılıklı tarla olan bu kadını bölmeğe kalkışırlar. Birisi, şu taraf senin; öbürü, bu taraf benim, sulu yerini mi alırsın, kuru yerini mi alırsın? diye paylaşmağa başlarlar. Nihayet aralarında uyuşurlar madem uyuştuk, öyle ise gel taşını seçelim derler. Tarlayı paylaşanlar taş seçiyormuş gibi utuzan kadının etini çimdikliyerek ona azap verirler.
Ezan okutma:
Utuzanlardan birisine ceza olsun diye dama çıkıp ezan okuturlar. Cezalı olan (sabah oldu gitmiyor musunuz, handa yer kalmadı, külhanda yer kalmadı, evliler evine, köylüler köyüne) der, ezanı müteakip oyun biter ve dağılırlar.
Urum (Rum) Kızı Oyunu
Temsili bir oyundur. Kadınlardan biri erkek elbisesi giyer, diğeri (Urum kızı) olur;
istanbul'dan ve Rumeli'den Anadolu'ya gelen kızlar güzel olduğu için Urum kızı olan, güzeli temsil eder. Diğeri de bu kıza aşık bir oğlan rolünü alır, kız yüzünü örter, oğlan kızın yüzünü görmek ister. Kız kendisini görmeden almasını; oğlan da gördükten sonra almağı arzu eder, karşılıklı türkü söyleyerek konuşurlar.
Karanfil Oyunu
Dört, altı veya sekiz kadın oda ortasında diz çökerek, bir daire yaparlar. Bunların, güzel sesli olmaları gerekir.
Usta-Şagirt Oyunu
Usta kıyafetine giren birisi ayakkabı diker. Diğer birisi de şağirdi olur. Hem ustasına yardım eder hem de gelen giden müşteriye cevap verir. Arada da koşup testiyi alarak dükkana su getirir.
Al Kara Kuşun Yavrusunu Oyunu
Harput'un çok eski zamanlarına ait çok enteresan bir oyundur.
Evvela ele bir mendil alınır ve bu mendilden, ehli olanlar uzun kuyruklu ve kulaklı bir fare yaparlar, fare yapılınca iki arkadaş, yere diz çökerek ve diz kapakları birbirine bitişik olduğu halde karşı karşıya otururlar, ellerle müdahele edilmemesi için elleri daima arkalarında birbirine kenetlidir. Mendil, bir tanesinin ağzına verilir. Saz bu oyunun havasını çalmağa başlayınca seyirciler, hem el çırpar, hem de oyunun kendine mahsus nağmesiyle (Al kara kuşun yavrusunu - Ver kara kuşun yavrusunu) temposunu tekrar ederler. Orta yerde oturan oyuncular, oturdukları yerde vücutlarını tempoya uydurarak oynar gibi her iki tarafa sallanmağa başlarlar, sonra ağzında mendil olan oyuncu, mendili karşısındakinin ağzına doğru götürür, sağa sola oynatır, kaçırır, tekrar yakınlaştırır, karşıdaki ise bu avı almak için aynı hareketle hasmına hücum eder.
Ayı Oyunu
Bu oyun iki kişi tarafından oynanır. Koyun postu giydirilmiş kişi, diğeri de elinde değneği ve defi olan ayı oynatanı temsil eder. Ayı oynatan boynuna yular takılı ayıyı def çalarak gezdirir, gezdirirken de oynatır. Oyun oynanırken ayı seyircilere saldırarak onları korkutur. Ayı oynatan bu durumda ayıyı değnekler. Bu arda bazı seyircilerde ayıyı kızdırırlar. Bunu fırsat bilen ayıcı bu vesile ile de seyircileri değnekler.
Kama Oyunu
Oyun iki kadın tarafından oynanır. Kadınlardan biri kız; diğeri erkek kıyafeti giymiş, beli kamalı erkeği tasvir eder.
Kız, odada oturan seyirciler içinde durur. Beli kamalı olan kadın saz çalınca ortaya çıkarak oynamağa başlar. Seyirciler içinde beğendiği kızı kaldırmak ister beğenilen kız, nazlanır. Kalkmamak için direnir oynayan kamasını çekince diğeri de eline sarılarak ayağa kalkar. Karşılıklı türkü söylüyerek serbest figürle oynarlar .
Karşılama
Biri kadın biri erkek kıyafetinde olan iki kişi tarafından hem türküsü söylenir hem de oyunu oynanır.
Cirit Oyunu
Bu oyun takımlar halinde oynanır. Takımlar sıra ile yapılan seçim neticesinde iki gruba ayrılacak şekilde oluşturulur. Ellerine birer, sol kaba baldırları arasına da birkaç cirit alan oyuncular kendi tarafına atını mahmuzlar ve orada sıraya geçerler. Bu şekilde oyuncular karşı karşıya gelirler.
Sırık Oyunu
Yöremizde "Değenek Oyunu" olarakta isimlendirilen bu oyun en az 5 - 6 kişiyle oynan bir erkek oyunudur. Oyun oyuncuların eğilmiş durumda arka arkaya bellerinden tutarak, baş oyuncunun elinde salladığı sırık darbesinden sekerek kaçtıkları bir oyundur .
Simsime Oyunu
Simsime oyunu, oyuncularda cesaret ve güven duygularını pekiştirmek yanında deşarj olma ve küskünleri barıştırma gibi sosyal işlevi de olan bir halk oyunuydu.
Simsime oyunu davul-zurna veya davul-klarnet eşliğinde yalnız erkekler tarafından oynanmaktaydı. Oyuncu sayısında sınırlama yoktu. Düğünlerde gençler, fakat daha çok olgun yaştaki hemen tüm erkekler oyuna katılırdı.
Oyun daire veya yarım daire şeklinde oynanır. Bu düzene geçiş müzikle başlar. Oyuncuların yüzleri daire merkezine dönüktür. Dairenin oluşturulması sırasında, erken davranan bir oyuncu müziğin ritmine uyarak, yüzü diğer oyunculara dönük bir durumda, sağdan sola doğru hareket eder. Bu oyuncu ellerini genelde arkasına bağlar, zaman zaman çözer, bazı hareketleri ve mimikleriyle cesaret ve güven duygularını belirtir.